Dissosiyasyon, zihinsel işlevlerin (bilinç, hafıza, kimlik, algı vb.) normal bütünlüğünde ortaya çıkan kopmadır. Başka bir deyişle, kişinin yaşadığı deneyimler arasında beklenmedik bir ayrılma hissi gelişir. Örneğin, travmatik bir olayı hatırlarken bu anı sanki uzak bir yerden izliyormuşsunuz gibi hissedebilir veya kendi bedeniniz size yabancı gelebilir. Klinik tanımda, “patolojik dissosiyasyonun özünde kişinin psikolojik işlevlerinin normal bütünlüğünün kısmi ya da tam kesintiye uğraması” vardır. Bu tanımı daha basitçe ifade eden bir kaynağa göre dissosiyasyon, “günlük deneyimin belirli yönlerinden (beden, benlik veya dış dünya gibi) kopukluk hissiyle karakterize değişmiş bir bilinç durumudur”. Yani dissosiyasyon anlarında kişi, bedeninden ve çevresinden uzaklaşmış hissedebilir.
Dissosiyatif deneyimler bazen tamamen zararsızdır (örneğin derin bir dalış veya gündüz düşü), ancak sıklıkla aşırı stres ya da travma altında ortaya çıkar. Sürekli veya yoğun yaşandığında tedaviye ihtiyaç duyulabilir. Dissosiyasyon, stresli durumlara karşı gelişen bir savunma mekanizmasıdır ve profesyonel yardım alınarak yönetilebilir. Özellikle travma sonrası dissosiyatif belirtiler yaygındır ve bunlar doğru yaklaşımla hafifleyebilir.
Kendimi rüyadaymış gibi hissediyorum, bu ne anlama geliyor?
Bu duygu genellikle derealizasyon adı verilen bir dissosiyatif belirtidir. Derealizasyon yaşayan kişi, çevresinin gerçek olmadığı, sanki dünya bir rüya, sisli veya uzakmış gibi algılandığı bir his yaşar. Yani çevreyi bozuk, soluk veya gerçek dışı görür. Örneğin “etrafımdakiler hepsi oyun mu?” ya da “sanki sanal ortamdayım” düşünceleri olabilir. Bu duygu çoğunlukla güçlü stres, kaygı veya travma sonrasında ortaya çıkar. Sürekli hale gelirse profesyonel destek gerekir; ancak arada bir ve kısa süreli yaşanması, birçok insanda gözlemlenen yaygın bir fenomendir.
Depersonalizasyona benzer biçimde derealizasyon da bilinçte geçici bir algı bozulmasıdır. Dolayısıyla rüyadaymış gibi hissetmek, gerçeklikle olan bağın bir süreliğine gevşediğinin işaretidir. Derealizasyon “dış dünyayla olan ilişkinin bozulmasıdır: dünyanın uzak, sisli, farklı, yabancı veya gerçek dışı algılanması; zamanın yavaşlamış veya durmuş hissedilmesi” şeklinde tarif edilir. Eğer bu his sizi rahatsız ediyorsa, bir uzmanla görüşerek altta yatan nedenlerin belirlenmesi yararlı olur.
Ben dissosiyasyon yaşıyor olabilir miyim?
Dissosiyasyon deneyimleri kişiden kişiye farklılık gösterir. Birkaç örnek semptom şunlardır: Anlık bellek kayıpları, kendini bedeninden ayrı hissetme (depersonalizasyon), çevrenin gerçek dışı algılanması (derealizasyon), kendini dışarıdan izliyormuş gibi hissetme veya sizin kontrolünüzde olmadığını düşündüğünüz davranışlarda bulunma. Dissosiyatif deneyimler genellikle “içinde sesler duyma, depersonalizasyon, derealizasyon, ‘yabancı düşünceler’ ve benzeri semptomlar” içerebilir.
Yukarıdaki belirtilerden bir veya birkaçını sık sık yaşıyorsanız veya çevrenizde biri yaşıyor olabileceğini düşünüyorsanız, bu bir dissosiyasyon belirtisi olabilir. Örneğin sık sık kendinizi donuk, “otomatik” tepkiler verirken veya kendinizden kopmuş hissederken buluyorsanız ve nedenini açıklamakta güçlük çekiyorsanız, dissosiyatif deneyim yaşıyor olabilirsiniz. Bu durumda bir uzmandan yardım alarak durumun altında yatan nedenleri araştırmak ve yönetim stratejileri öğrenmek önemlidir.
Depersonalizasyon ve derealizasyon arasındaki fark nedir?
Depersonalizasyon ve derealizasyon, dissosiyasyon spektrumundaki iki farklı algı bozukluğudur. Depersonalizasyon, kişinin kendi bedeninden ve kendiliğinden uzaklaşma duygusudur. Derealizasyon ise çevrenin gerçek dışı veya uzak algılanmasıdır. Özetle aralarındaki fark şudur:
Özellik | Depersonalizasyon (Kişinin kendisiyle ilgili) | Derealizasyon (Çevreyle ilgili) |
Tanım | Kişinin kendi bedeninden, düşüncelerinden veya eylemlerinden kopuk hissetmesi. | Dış dünyanın gerçek olmadığı, uzak, sisli veya yabancı algılanması. |
Odak | Kendilik (beden, kimlik, eylemler) | Çevre (dış dünya, mekan ve zaman) |
Yaşanış | Kendini bedeninden ayrı, izleyen bir kişi gibi hissetme; bedenin size ait olmadığı hissi. | Etrafınızdakilerin rüya gibi olması; zamanın değişik algılanması. |
Örnek | “Kendimi bir film izleyen kişi gibi görüyorum, bedenim bana garip geliyor.” | “Dünya sanki dümdüz geliyor, zaman durdu sanki.” |
Tablodan da görüldüğü gibi, depersonalizasyon bir tür kendilikten kopma, derealizasyon ise dünya dışından kopma deneyimidir. Pratikte her ikisi sıkça birlikte görülür, ancak kişi bazen sadece kendini yabancı hissedip çevrenin sağlamlığından emin olabilir (sadece depersonalizasyon), bazen de tam tersi olabilir. Her iki durumda da birey yaşadığı deneyimi gerçek dışı veya kendisi dışında biri yaşıyormuş gibi hisseder.
Travmadan sonra kendimi boşlukta hissediyorum. Bu dissosiyasyon mu?
Evet, travma sonrası duygusal uyarsızlaşma (numbing) veya boşluk hissi dissosiyatif bir tepkidir. Özellikle büyük bir stres veya travma sonrasında birçok kişi duygusal tepkilerini azaltabilir, kendini içe kapanmış, boş veya anlamsız hissedebilir. Psikolojik bir terimle bu, “dissosiyatif duygusal kopukluk” olarak adlandırılır.
Depersonalizasyon ve derealizasyonla ilgili belirtiler arasında “duygulardan kopma (numbness)” da sayılmıştır. Yani travmadan sonra hissettiğiniz duygusal boşluk, beyninizin aşırı uyarıdan kendini koruma şekli olabilir. Bu durumda kişi gerçek hisleri zayıf veya silik algılar, tıpkı önemli bir olayı “geri planda” kalmış gibi yaşar. Dissosiyasyonun bir çeşidi olarak değerlendirilebilecek bu duygu, zamanla veya uygun terapi ile azalma eğilimine girer. Ancak uzun süre devam ederse, bir ruh sağlığı uzmanıyla konuşmak yararlı olur.
Dissosiyasyon anında ne yapabilirim?
Dissosiyasyon belirtileri ortaya çıktığında şu an’a odaklanma (grounding) teknikleri çok etkilidir. Yapılabilecekler şunlardır:
- Duyulara odaklanma: Ayaklarınızı yere bastığı anı, ayaklarınızın yere değdiği hissini fark etmek işe yarar. Örneğin yürürken her adımda ayak tabanınızdaki basıncı hissetmeye çalışın. Ayakta dururken vücudunuzun yere temasını veya otururken kollarınızın dayanıklılığını zihinsel olarak sayabilirsiniz.
- Çevreyi tarif etme: Gözlerinizi açık tutup çevredeki nesnelere odaklanın. Elinizdeki bir nesnenin rengini, dokusunu, şekli ve kokusunu sessizce tanımlayın. Bir duvardaki desenleri, odadaki eşyaları adım adım gözlemlemek mevcut ana bağlanmayı kolaylaştırır.
- Duyma alıştırmaları: Sık sık duyduğunuz ama farkında olmadığınız sesleri dinlemeye çalışın: Dışarıdaki trafik, klimadan gelen uğultu, uzak bir sohbet sesi vb. Bu sesleri bilinçli olarak fark etmek şimdiki ana geri dönmenize yardımcı olur.
- Nefes ve hareket: Yavaş, derin nefes alıp vermeye çalışın. Ellerinizin veya ayaklarınızın kaslarını kasıp gevşetmek (kas gevşetme egzersizi) veya 5-10 kez ileri geri hafifçe sallanmak, beden farkındalığını artırır.
- Adlandırma: Şu anda deneyimlediğiniz bir duyguyu ve bulunduğunuz yeri kendinize yüksek sesle veya zihninizde söyleyin (ör. “Güvendeyim”, “Şu an evdeyim”). Basit cümlelerle şu anla bağ kurmak dikkatinizi toparlamaya yardımcı olabilir.
Bu “grounding” tekniklerinin tümünde amaç, zihninizin dağılmasını engelleyip duyularınızı kullanarak bilincinizi tekrar şimdiki ana getirmektir. Örneğin yürürken ayak tabanınızın yere basıncına dikkat etmek, zihinsel dağılmayı keskin biçimde azaltır. Düzenli olarak bu egzersizleri tekrarlarsanız dissosiyatif anları daha kolay yönetirsiniz.
Dissosiyasyon yaşayan biri nasıl hisseder?
Dissosiyasyon çok çeşitli duygular ve algılar yaratır; bireyler farklı biçimlerde tarif edebilir. Ortak olarak şunlar yaşanır:
- Kendinden kopma hissi: Kişi kendisini adeta dışarıdan izliyor gibi hissedebilir. Örneğin kendi bedenini yabancı veya mekanik bulur; yaptıklarını kontrolü dışında gerçekleşmiş gibi algılayabilir. Bazı hastalar eylemleri kendilerinin yapmadığı hissine kapılırlar. Hatta bir incelemede, dissosiyatif bir hastanın “Benim davranışlarım da başkası için ne kadar gizemliyse, bana da öyle mister” dediği görülmüştür. Bazen kişi kendisini “iki ayrı ben” gibi hisseder (bir izleyen ben ve bir yaşayan ben). Bu yapısal dissosiyasyon belirtisi, izleyen benlikle deneyimlenen benlik arasında bir kopukluk yaratır.
- Dış dünyanın yabancılaşması: Şehirdeki tanıdık sesler bile çok uzak veya değişik gelebilir. İnsanlar duygu ve tonlarını yitirir; zaman yavaşlamış gibi hissedilebilir. Bu derealizasyon belirtisi, sanki bir rüyada ya da filmdeymişsiniz gibi algı oluşturur.
- Bellek boşlukları: Aniden neler yaptığınızı veya söylediğinizi hatırlamamak (kısa süreli amnezi) sık olabilir. Küçük günlük işler sırasında kendinizi “otomatik” modda çalışırken bulabilirsiniz. Yapılan bir şeyi hatırlamadığınız için zaman zaman şaşırmak tipiktir.
- Yabancı sesler, “yabancı düşünceler”: Bazı kişiler kendi iç sesini uzaktan duyuyormuş gibi tarif eder. Düşüncelerinin kendi istemleri dışında, kontrol edilemeyen bir kaynaktan geldiğine inanabilirler.
Bu belirtiler bireye genellikle şoke edici gelir. Özellikle yüksek stres altındayken ortaya çıkan bu durumlar, kişinin kendini “başkasının yönetiminde” hissetmesine yol açar. Özetle, dissosiyasyon yaşayan biri çoğunlukla kendini “fazla tepki veriyor ama bundan tam haberdar değil” veya “sanki bir filmi uzaktan seyrediyor” gibi tarif eder. Bu durum utanç ve kaygı yaratabileceği için, yaşananları güvendikleri biriyle veya uzmanla paylaşmak önemlidir.
Bu hislerim geçecek mi? Dissosiyasyon kalıcı mı olur?
Dissosiyasyon belirtilerinin pek çoğu uygun tedavi ve destekle azalabilir veya kaybolabilir. Birçok kişi bu duyguları zamanla, özellikle stres ortadan kalktığında geride bırakır. Bununla birlikte, bazı durumlarda dissosiyatif deneyimler kronikleşebilir. Uzun süreli (kronik) dissosiyasyon, yaralanma veya yoğun stres sonrasında aylarca, yıllarca devam edebilir. Büyük bir travmayı takiben sürekli dissosiyasyon “haftalarca sürebilir” ve hatta “yıllarca” devam edebilir.
Ancak unutulmamalıdır ki, burada bahsedilen kronikleşme genellikle tedavi edilmemiş vakalarda görülür. Terapi ve düzenli uygulanan baş etme teknikleri semptomların şiddetini önemli ölçüde düşürebilir. Terapötik süreçte, ana amaç sürekli dissosiyasyonu tamamen ortadan kaldırmak değil, kişinin işlevselliğini düzeltmek ve dissosiyatif nöbetleri yönetebilir hâle getirmektir. Uygulanan tekniklerle, kişi travmatik tetikleyicilere rağmen daha dengeli kalmayı öğrenir. Dolayısıyla zamanla daha iyi hissedebilir, dissosiyatif ataklar seyrekleşebilir. Yine de, bazı kişilerde hassasiyeti tümüyle yok etmek zor olabilir; bu noktada semptomların farkında olarak gerekli başa çıkma yöntemlerini kullanmak önemli hale gelir.
Dissosiyasyon ile başa çıkmak için evde ne yapabilirim?
Evde uygulayabileceğiniz çeşitli stratejiler vardır. Temel yaklaşım yine şimdiki ana odaklanmak ve kendinizi güvenle bağlantılı hissetmektir. Örneğin:
- Rutin ve düzen: Düzenli uyku, dengeli beslenme ve hafif egzersizler genel stres düzeyinizi azaltır. Kendinizi iyi hissetmediğinizde mümkün olduğunca stabil bir rutin sürdürmek dissosiyatif deneyimleri kontrol altında tutmanıza yardımcı olabilir.
- Güvenli ortam yaratma: Kendinizi güvende hissettiren bir yer tasarlayın. Odada sevdiğiniz bir halı, fotoğraf veya yumuşak bir battaniye gibi dokunulabilir nesneler tutarak şimdiki ana odaklanmayı kolaylaştırabilirsiniz. Gözleri kapalı bile olsanız kendinizle temas hâlinde olduğunuzu hissettirir.
- Grounding teknikleri uygulama: Yukarıda açıklandığı gibi, evde de ayaklarınızı yere bastığınız anı hissetmek, ellerinizi masaya koyup dokunarak çevreyle bağlanmak gibi egzersizler yapabilirsiniz. Örneğin nerede olursanız olun duvar veya sandalyenin yüzeyini hissedin; ayakkabılarınızı çıkarıp zeminin dokusuna odaklanın. Bu basit yöntemler anksiyete ve dissosiyasyonu azaltmada etkilidir.
- Duygu günlüğü tutma: Yaşadığınız hisleri, korkuları ve tetikleyicileri küçük notlara yazmak, onları kontrol altına almaya yardımcı olabilir. Günlük tutmak, ne zaman dissosiyasyon başladığını görmek ve tekrar eden durumları fark etmek için yararlıdır.
- Dikkat dağıtma: Size iyi gelen bir hobiye yönelmek, arkadaşlarla konuşmak veya rahatlatıcı hobilerle (resim yapmak, müzik dinlemek, ılık duş vb.) meşgul olmak bilinç akışını normale döndürür. Bu sırada derin nefes almayı unutmayın.
- Acil durum planı: Dissosiyasyon şiddetlendiğinde güvendiğiniz birini arayabileceğiniz bir plan yapın. Kısa bir mola verip “Kontrol edeceğim” diyerek kendinizi sakinleştirmek de işe yarayabilir.
Özetle, evde kendinizi ankrajlama (grounding) teknikleriyle ve iyi gelen aktivitelerle desteklemek en etkilisidir. Ayrıca size yardımcı olabilecek nefes egzersizlerini veya uygulamaları öğrenebilirsiniz. Eğer semptomlar şiddetliyse, bu stratejilerin yanı sıra bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak da önerilir.
Psikoterapiyle dissosiyasyon tamamen geçer mi?
Dissosiyasyon tedavi edilebilir, ancak “tamamen yok olacağı” garanti edilemez. Psikoterapi (örneğin BDT veya diğer yaklaşımlar) ile kişinin travmatik olaylarla baş etme becerileri artar ve semptomların sıklığı, şiddeti azalır. Kitapta da vurgulandığı gibi tedavinin birincil amacı kişinin günlük işlevselliğini artırmak ve dissosiyatif atakları azaltmaktır. Uzmanlar, terapinin sonunda bireyin yeni beceriler kazanmasının önemli olduğunu söylerler; böylece kişi stresle karşılaştığında bunları uygulayarak sağlıklı kalabilir.

Dissosiyasyonun tamamen yok olup olmaması duruma bağlıdır. Bazı danışanlarda semptomlar neredeyse tamamen ortadan kalkar; bazılarında ise tetikleyici durumlarda düşük düzeyde devam edebilir. Uzun dönemde, edindiğiniz kopma önleme ve başa çıkma yollarıyla genel olarak daha iyi hissedersiniz. Terapinin amacı dengesizlikleri giderip güven kazandırmaktır, bu sayede dissosiyasyonun günlük yaşamınızı etkilemesi büyük ölçüde engellenir. Unutmayın, ilerleme kişiden kişiye farklılık gösterir; sabırla sürece devam etmek ve uygulamaları aksatmamak başarının anahtarıdır.
Bazen kendimi izliyormuşum gibi hissediyorum, bu normal mi?
Evet, arada bir böyle hissetmek birçok insanda görülen normal bir deneyim olabilir. Özellikle yorgunluk, stres veya uykusuzluk durumlarında kişi kendisini sanki üçüncü göz olarak dışarıdan izliyormuş gibi algılayabilir. Kitaptaki değerlendirmelere göre bu tür depersonalizasyon semptomları klinik örneklerde bile sık görülür; hatta en yaygın şikâyetlerden biri olarak kaydedilmiştir. Yani kendi davranışlarınızı “film izliyormuş gibi” gözlemlemek tek başına tehlikeli değildir.
Ancak bu his zaman zaman kaygı verici olabilir ve normalde hemen geçer. Eğer bu izleyicilik hissi sürekli hale geliyor, artan bir rahatsızlık veriyorsa veya günlük işlevlerinizi engelliyorsa, psikolojik destek almak yararlı olur. Özetle, ara sıra kendinizi uzak bir gözlemci olarak görmek normalken (örneğin uzun süre bilgisayar başında kaldıktan sonra), devamlılığı olan şiddetli depersonalizasyon durumlarında uzman görüşü alınmalıdır.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu ile sıradan dissosiyasyon aynı şey mi?
Hayır, dissosiyatif kimlik bozukluğu (DKB) (eski adıyla çoklu kişilik bozukluğu) ve yaygın dissosiyatif deneyimler birbirinden farklıdır. DKB, bir kişinin içinde iki veya daha fazla farklı kimlik (alters) olması ve kimlikler arasında geçişlerde amnezi görülmesi ile karakterize ciddi bir bozukluktur. Günlük hayattaki basit dissosiyatif haller (örneğin dalıp gitme, hayal kurma, stres anında boşluk hissi) ile DKB aynı şey değildir.
Özetle, normal dissosiyatif süreçlerde kişiliğin parçalanması gerekmez. Bir kaynakta belirtildiği gibi “normal dissosiyasyonun bölünmüş bir kişiliğin varlığını gerektirmediği” düşünülmektedir. Kısacası, sık sık hayal kurmak ya da kendini rüyadaymış gibi hissetmek ile DKB’nin neden olduğu “benlik parçalanması” fenomeni aynı şeyi ifade etmez. DKB çok nadir görülen, karmaşık bir durumdur; sıradan dissosiyasyon ise stres altında ortaya çıkabilen ve çoğu insanın zaman zaman deneyimlediği bir durumdur.
Çocukluk travması dissosiyasyona neden olur mu?
Evet, çocuklukta yaşanan travmalar dissosiyatif süreçlerin başlıca nedenlerinden biridir. Çünkü gelişim çağında yoğun stres veya kötü muamele, beyin ve kişilik bütünleşmesini zayıflatabilir. Kitaptaki açıklamaya göre, travmatik olayların ortak özelliği algılanan gerçeğin “çoklu ve eşzamanlı” biçimlerde yaşanmasıdır. Yani aynı anda birden fazla algı ortaya çıktığında zihin bu çelişkiyi “kişileştirme” ile işleyemez hale gelir ve travmatik anıyı bilince tam katma süreci bozulur. Bu durum, dissosiyasyonun özünde “birden çok algının parsel parsel tutulması” gerektiğini gösterir.
Başka bir ifadeyle, şiddetli travma karşısında zihin olayları bütün halinde değil, parçalar halinde (örn. şok, öfke, korku olarak) yaşar. Bu tür durumlarda “travmanın gerçekliği zihinsel olarak uzaklaştırılabilir ya da sürekli dalgalanan bir ilişkide kalabilir”. Böylece dissosiyatif şema oluşur: Sosyo-psikolojik benliklerde bir kopma meydana gelir ve kişi bütünleşik benlik hissini kaybeder.
Özetle, çocuklukta yaşanan uzun süreli veya şiddetli travmalar (örneğin ihmâl, duygusal ya da fiziksel istismar) dissosiyasyon gelişimine yol açabilir. Yetişkinlikte ortaya çıkan pek çok dissosiyatif bozukluğun altında genellikle erken dönem travmalar bulunur.
Dissosiyasyon depresyonla karışabilir mi?
Dissosiyasyonun bazı belirtileri (örneğin içe kapanma, boşluk hissi) depresyonla örtüşüyor gibi görünebilir ama bunlar farklı olgulardır. Dissosiyasyon algıda bir kırılma yaşatır (kendinizi veya dünyayı gerçek dışı algılama), depresyon ise duygudurumda kronik düşüklük, değersizlik ve umutsuzluktur.
Depersonalizasyon ve derealizasyon belirtileri depresyon başta olmak üzere pek çok psikiyatrik durumda görülebilir. Yani depresyonlular da kendini dışarıdan izliyormuş hissedebilir veya dünya rüya gibi gelebilir. Bu yüzden bazen dissosiyasyonun varlığı depresyonla karıştırılabilir. Ancak aralarındaki fark önemlidir: Depresyonda kişi genellikle sürekli üzüntü, ilgi kaybı ve enerjisizlik hisseder; dissosiyasyonda ise “kopukluk” ve “gerçek-dışı olma” ön plandadır. Dolayısıyla iki durum arasında ayırıcı tanı ancak belirtilerin tümü göz önünde bulundurularak yapılabilir. Dissosiyatif belirtiler depresyonun bir parçası olabileceği gibi tek başına da görülebilir. Önemli olan, hangi durumun baskın olduğunu bir uzman gözetiminde değerlendirmektir.
Dissosiyasyon; ruhsal dünyamızın, yaşanan yoğun acılarla başa çıkabilmek adına inşa ettiği bir tür savunma sistemidir. Kimi zaman bu savunma, bizi geçici olarak korur; ancak kontrol edilemediğinde içsel bir yalnızlığa, gerçeklikten uzak bir hayata dönüşebilir. Bu yazıyı okuyan biri olarak eğer kendinizde ya da bir yakınınızda bu kopukluk hissini tanıdıysanız, bilin ki yalnız değilsiniz ve bu durum çözümsüz değildir. Psikoterapi desteği, özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yaklaşımlar, kişiye sadece bu duygularla baş etmeyi değil, aynı zamanda içsel bütünlüğünü yeniden kurmayı da öğretir. Unutmayın; dissosiyasyon, bir kırılma değil, iyileşmenin ilk işaretidir. Bu farkındalıkla atılacak her adım, kendinize ve yaşama yeniden bağlanmanın güçlü bir başlangıcı olabilir. Gerçek iyileşme, çoğu zaman önce içsel kopukluğu fark etmekle başlar.
—————————————————-
Sıkça Sorulan Sorular
Dissosiyasyon nedir, herkes yaşayabilir mi?
Evet. Dissosiyasyon, aşırı stres veya travma altında herkesin yaşayabileceği bir kopma durumudur. Geçici olabilir veya sürekli hale gelebilir.
Depersonalizasyon ve derealizasyon arasındaki fark nedir?
Depersonalizasyon, kişinin kendini bedeninden veya benliğinden kopuk hissetmesidir. Derealizasyon ise çevrenin gerçek dışı ya da yabancı algılanmasıdır.
Dissosiyasyon depresyonla karıştırılabilir mi?
Evet. Boşluk hissi, donukluk ve ilgi kaybı gibi bazı belirtiler benzerdir. Ancak dissosiyasyonda kopma ve gerçek dışılık hissi ön plandadır.
Dissosiyasyon geçici mi, yoksa kalıcı mıdır?
Birçok vakada geçicidir. Ancak tedavi edilmezse uzun süreli hale gelebilir. Psikoterapiyle büyük ölçüde kontrol altına alınabilir.
Dissosiyasyon yaşayan biri terapiye gitmeli mi?
Eğer dissosiyasyon günlük yaşamı etkiliyorsa, evet. Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yöntemlerle kişi başa çıkma becerileri geliştirebilir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu ile sıradan dissosiyasyon aynı şey mi?
Hayır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu, çok daha nadir ve ağır bir bozukluktur. Sıradan dissosiyasyon daha yaygın ve farklı bir yapıya sahiptir.
Kendimi rüyada gibi hissetmek ne anlama gelir?
Bu sıklıkla derealizasyon belirtisidir. Çevrenin yabancı veya yapay gelmesiyle kendini gösterir. Kısa süreliyse yaygın, uzun sürelisi uzman desteği gerektirir.
Kaynak : DISSOCIATION AND THE DISSOCIATIVE DISORDERS – Paul F. Dell, PhD John A. O’Neil, MD, FRCPC