Hayatta kalma içgüdüsüne sahip olan ve sınırlı bir yaşam hakkı bulunan insanoğlunun en büyük korkularından biri ölüm korkusudur. Günümüzde pek çok insan, yaşamının bir noktada sonlanacağını düşünmekte ve psikolojik açıdan etkilenerek büyük korku yaşayabilmektedir. Özellikle de anksiyete bozukluğu bulunan bireylerde daha çok görülen ölüm korkusu, şiddetli bir kaygı durumundan kaynaklanabileceği gibi, ankisyetenin bir belirtisi de olabilmektedir.

Ölüm Korkusu Nedir?

Ölüm korkusu, psikolojik bağlamda “ölüm kaygısı” olarak adlandırılırken, bir tür bozukluk olarak bağımsız bir şekilde tanımlanmıştır. Ancak nadiren dile getirilen bu korku, kişilerin yaşam tarzlarını ve psikolojik sağlığını önemli oranda etkileyecek kadar güçlüdür.

İnsanlar her ne kadar yaşamlarının belli bir döneminde ölüm ya da ölüm ile alakalı durumlardan korksa da, ölüm korkusu sadece uç noktalara ulaştığı zaman patolojik bir durum haline gelmektedir. Bu gibi durumlarda ise kişinin bir psikoloğa görünmesi gerekmektedir.

İnsanoğlunun büyük çoğunluğu ölüm korkusu yaşamakta, ancak bu korkuların seviyesi kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Öte yandan yapılan araştırmalar neticesinde kadınların, erkeklere kıyasla ölümden daha çok korktuğu ortaya çıkarken, kişinin eğitim ya da sosyo – ekonomik durumu ile ölüm korkusu arasında yakın bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır.

Ölüm Korkusu Neden Olur?

Ölüm korkusu nedenleri, kaygı bozukluğu, anksiyete, kişinin sevdiği birini yakın zamanda ve aniden kaybetmesi, ölüm anına şahit olma ya da bunun gibi durumlara ve olaylar olarak örneklendirilebilmektedir. Normal şartlarda insanların ölüm korkusuna kapılması sıradan bir durum olabilirken, bu korkunun patolojik bir seviyeye ulaşması, tedavi gerektiren bir hale gelmektedir.

Ölüm korkusu nedenlerinden herhangi biri ile bu korkuya kapılan bir kimse çeşitli evrelerden geçmektedir. Bunlardan ilki inkardır. Ölümün kişiye geleceği, ihtimaller arasında dahi olmadığı bir evredir. Kişi, uzunca bir inkar evresinden sonra çevresindeki tehlikelere, ölüme, varlığının acizliğine hatta hastalıklara karşı dahi öfke patlamaları yaşamaktadır. Üçüncü evre ise pazarlıktır. Kişi, bu evrede hemen hemen her şeye hastalıklı bir tedbir durumu ile yaklaşmakta ve hayatını yaşamaz bir hale gelmektedir. Son evre ise kabul evresidir. Tüm sosyal hayatı alt – üst olan, psikolojisi bozulan kişi, bu evrede bir psikologdan profesyonel destek almadığı takdirde, ömrünün sonuna kadar ölüm korkusu ile yaşayabilmektedir.

Ölüm Korkusunu Yenmek Mümkün mü?

Bu gibi patolojik probleme sahip olan bireyin en çok merak ettiği konulardan biri “ölüm korkusunu yenebilir miyim?” sorusunun cevabıdır. Ölüm korkusunu yenebilmek elbette ki mümkündür. Bunun için yapılması gereken ilk iş ise bir uzmana müracaat etmektedir. Psikologa müracaat eden kişi, ölüm korkusunun seviyesine göre tedaviye alınmakta, terapilere katılmakta, gerekli görüldüğü takdirde ilaç kullanmaktadır. Bu gibi patolojik problemlerde uygulana temel tedavi yöntemi ise psikoterapidir. Bu sayede kişi, bu korku ile nasıl başa çıkabileceğini öğrenebilmekte, yaşamını bu şekilde nasıl idame ettireceği hakkında eğitim almakta ve yaşam standartlarını daha iyi yerlere taşıyabilmektedir.