Evlilik, iki insanın ilişkisinde ihtiyaçlarını doyuma ulaştırdığı bir yapıyı inşa etmesi, birbirinin hayatını kolaylaştırması olarak tanımlanmaktadır. Bu durumun aksi yaşandığında, evlilik içinden çıkılamaz bir hal alabilmektedir. Bu gibi durumlarda kırıp dökmek ya da pes edip gitmek yerine farklı çözüm yolu arayışlarına girilebilmektedir. Bazen, içinde bulunulan durumun üstesinden gelme konusunda en doğru çözüm yolu, tabiri caizse “gemileri yakmadan” profesyonel bir destek almak, yani evlilik terapisine müracaat etmek olabilmektedir. Evlilik terapisine eşlerden birini katılması mümkün olabilirken, her ikisinin katılması süreci daha yararlı ve sağlıklı kılabilmektedir.
Evlilik terapisi, genellikle eşlerden birinin ya da her ikisinin evliliğinde kendisi mutsuz hissetmesi, değersiz görmesi, devamlı kavga halinde olmaları, evliliğin bir çıkmaza girdiğinin düşünülmesi, geleceğinin pek parlak olmadığının düşünülmesi, eşlerden birinin kendisine ya da karşısındakine güven duymaması, aradaki sevgi ve saygının yitirildiğinin düşünülmesi, birlikte karar alınamaz hale gelmesi ve bunun gibi pek çok durumda gerekli olmaktadır.
Çift terapisinin amacı, çiftlerin ihtiyaçlarının beraberce kararlaştırılması, ilişkiyi en başından itibaren inceleyerek geleceğinin nasıl daha iyi olabileceği konusunda çalışmalar yapılması ve çeşitli sebeplerden dolayı yaşanan sürtüşmelerle başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesidir. Ayrıca eşlerin birbirleri ile olan bağını güçlendirmek, gerek bireysel olarak, gerek aile olarak gelecekte nasıl mutlu olabilecekleri konusunda kararlar almak, birbirlerini iyi dinleyip iletişim kurabilmelerini sağlamak ve durum boşanma aşamasında ise, hem çiftler hem de çocuklar için süreci en az zararla atlatabilmek adına çalışmalar yürütülmesi de, çift terapisinin amaçlarındandır.
Evlilik Terapisinde İşleri Zorlaştıran Durumlar Var mı?
Her işte olduğu gibi evlilik terapisinde işleri zorlaştıran durumlar mevcuttur. Bu durumlar genellikle terapi gören çiftler tarafından ortaya çıkmaktadır. Yani, evlilik terapisini zorlaştıran taraf çoğunlukla danışan taraf olmaktadır.
Mesele eşlerden birinin evlilik terapisine katılmak istememesi, işleri zorlaştıran durumların başında gelmektedir. Aile terapisi eşlerin her ikisinin katılımı ile gerçekleştirilmektedir. Çiftlerden birinin katılmaması durumunda bu terapi türü evlilik terapisinden çıkarak bireysel terapi haline gelir. Öte yandan evlilik, eşlerden yalnız birinin çabası ile sürdürülebilecek bir durum değildir. Eşlerinin her ikisinin çaba göstermesi ve istemesi gerekmektedir. Dolayısıyla her iki tarafın da terapiye katılım sağlaması süreci hızlandırarak büyük ölçüde fayda sağlamaktadır.
Evlilik Terapisinde İşleri Zorlaştıran 3 Durum
Pek çok durum ve olay, evlilik terapisinde zorluk çıkarabilmekte ve işleri neredeyse içinden çıkılamaz bir hale sokabilmektedir. Örneğin; eşlerin birbirinden saklamış oldukları sırları terapide işleri zora sokabilmektedir. Bu gibi durumlarda sır saklayan birey, eşinin yanında terapisti ile açık bir şekilde konuşamamakta ve sorunun çözümü daha zor bir hal alabilmektedir.
Eşlerden birinin terapiyi yönetmek istemesi, yine terapiyi zorlaştıran durumlardan biridir. Bu durumda terapist, danışanlarına tanımış olduğu eşit konuşma hakkı konusunda uyarıda bulunmakta güçlük çekebilmektedir.
Eşlerden biri terapiye isteyerek katılırken, diğerinin zorla katılıyor olması da işleri zorlaştırabilmektedir. İlişki terapisine katılmak istemeyen eş bu durumu dile getirmekte çekinirken, terapist genellikle durumu fark edip müdahale edebilmektedir.